İlk seansınıza özel 399 TL'den başlayan fiyatlarla danışmanlık görüşmelerinizi hemen planlayın.

Disosiyatif Konvülsiyonlar Nedir?
Disosiyatif konvülsiyonlar, bireyin beyinde organik bir neden olmaksızın kas spazmları, titremeler veya nöbet benzeri hareketler yaşadığı psikolojik kökenli bir disosiyatif bozukluktur. Bu durum, genellikle kişinin bilinç düzeyinde kısa süreli değişiklikler, bedensel kontrol kaybı veya çevreyle bağlantısında kopma hissiyle birlikte görülür. Görünüm olarak epileptik nöbetleri andırsa da, disosiyatif konvülsiyonlarda beyinsel elektriksel aktivitede anormallik saptanmaz, dolayısıyla bu durum psikojenik nöbet olarak da adlandırılır.


Disosiyatif Konvülsiyonlar Belirtileri

Disosiyatif konvülsiyonlar yaşayan bireylerde belirtiler, genellikle yoğun stres veya travmatik bir olay sonrasında ortaya çıkar ve süreleri değişken olabilir. Yaygın görülen belirtiler şunlardır:

  • Aniden başlayan kas spazmları veya titremeler: Bireyde istemsiz kas kasılmaları, hareket bozuklukları veya nöbet benzeri ataklar gelişebilir.

  • Bilinçte bulanıklık veya ayrışma hissi: Kişi nöbet sırasında çevresine veya kendi bedenine yabancılaşabilir.

  • Düşme veya kasılma atakları: Epilepsiye benzeyen düşmeler yaşanabilir, ancak genellikle fiziksel yaralanma oluşmaz.

  • Atak sonrası yorgunluk veya şaşkınlık hali: Nöbet sonrasında birey kendini halsiz, bitkin veya zihinsel olarak bulanık hissedebilir.

  • Travmatik olaylar sonrası belirtilerin artması: Yoğun duygusal stres dönemlerinde veya geçmiş travmalar hatırlandığında ataklar tetiklenebilir.

Bu belirtiler sıklıkla epilepsiyle karıştırılabilir, ancak disosiyatif konvülsiyonlarda beyin dalgalarında epileptik aktiviteye rastlanmaz.


Disosiyatif Konvülsiyonlar Görülme Sıklığı

Disosiyatif konvülsiyonlar nadir görülen, ancak psikojenik nöbetlerin en yaygın biçimlerinden biri olarak kabul edilir. Genellikle ergenlik veya genç yetişkinlik döneminde başlar ve kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülür. Bozukluk, travmatik geçmişi olan veya yüksek düzeyde psikolojik stres yaşayan bireylerde daha yaygın şekilde gözlemlenir.


Disosiyatif Konvülsiyonlar Nedenleri

Bu bozukluğun temelinde beyinsel bir anormallikten ziyade psikolojik faktörler yer alır. Disosiyatif konvülsiyonlar, bireyin bilinçdışı düzeyde yaşadığı yoğun stres, korku veya bastırılmış duyguların bedensel bir biçimde dışa vurumudur.
Başlıca nedenleri şunlardır:

  • Yoğun stres veya travmatik deneyimler: Özellikle çocuklukta yaşanan duygusal, fiziksel veya cinsel travmalar önemli bir risk faktörüdür.

  • Beyin işlevlerinde geçici değişiklikler: Duygusal aşırı yüklenme sırasında beyin, bedensel işlevlerde geçici uyumsuzluklar oluşturabilir.

  • Duygusal düzensizlikler: Kişinin duygularını bastırması veya ifade edememesi, bu enerjinin bedensel semptomlar yoluyla dışa vurulmasına neden olabilir.

  • Psikolojik savunma mekanizmaları: Kişi, başa çıkamadığı duygusal yoğunluğu bedensel bir tepkide (nöbet) dönüştürerek bilinçten uzaklaştırabilir.


Disosiyatif Konvülsiyonlar Tedavisi

Tedavi süreci, semptomların altında yatan psikolojik nedenleri anlamaya ve çözmeye yöneliktir. Nörolojik bir neden olmadığından, tedavi temel olarak psikoterapi merkezlidir.
Uygulanan başlıca tedavi yöntemleri şunlardır:

  • Psikoterapi: Bireyin bilinçaltındaki çatışmaların farkına varması, stresle başa çıkma becerilerini geliştirmesi amaçlanır.

  • Travma odaklı terapiler: Geçmiş travmatik deneyimlerin güvenli bir şekilde işlenmesini sağlar ve duygusal tepkileri düzenlemeye yardımcı olur.

  • Kas kontrolü ve gevşeme teknikleri: Nefes egzersizleri, progresif kas gevşetme ve farkındalık (mindfulness) teknikleriyle nöbet sıklığı ve şiddeti azaltılabilir.

  • Bilişsel-davranışçı terapi (BDT): Olumsuz düşünce kalıplarını tanımlayarak daha sağlıklı başa çıkma yolları geliştirir.

  • Aile terapisi: Özellikle travmatik veya stresli aile ilişkilerinin düzenlenmesine katkı sağlar.


Sonuç olarak, disosiyatif konvülsiyonlar, fiziksel olarak epilepsiye benzese de psikolojik kökenli bir bedensel ifade biçimidir. Uygun psikoterapi ve stres yönetimi yaklaşımlarıyla birey, semptomlarının altında yatan duygusal nedenleri fark ederek yaşam kalitesini belirgin şekilde artırabilir.